16 Ocak 2017 Pazartesi


Canlı Maymun Lokantası Üzerine

Edward Said Şarkiyatçılık isimli kitabında şu tespiti yapar: “Şark tüm Doğu’nun sınırlandığı sahnedir. Rolleri türedikleri geniş bütünü temsil etmek olan simalar çıkar bu sahneye. Dolayısıyla Şark, tanıdık Avrupa dünyasının ötesindeki bitimsiz bir yayılım gibi değil, daha çok kapalı bir alan, Avrupa’ya eklenmiş bir tiyatro sahnesi gibi görünür.” Said’e göre Şark Batı için nesnel gerçekliği olan bir yer değil, bir metindir. Bir tür ikincilleştirmeden söz edilmektedir burada: Şark Batılı dünyanın elinde bir temsil düzeneğine bağlanmıştır.
Söz konusu düzeneğin parodisinin yapıldığı eserlerden biri de Güngör Dilmen’in tek perdelik Canlı Maymun Lokantası isimli oyunudur. Amerikalı petrol zengini Jonathan çiftinin Hongkong’a gerçekleştirdikleri gezinin anlatıldığı oyunda Şark bir dekordan ibarettir. Hongkong’u egzotik ve cazibeli yapan özelliği yalnızca iç açıcı manzarası değildir onlara göre: Amerikalı çift bu manzaraya canlı maymun beyni yemeği yeme fikrini de ekler. Oyunda da sık sık tekrarlandığı gibi her şey onlar içindir. Bir gizem, Şark’a has bir tat olarak canlı maymun beyni çiftin en önemli hedefi haline gelir. Avcı Çoo’nun açgözlü çift için yakaladığı maymunun absürd bir biçimde kaçışı bir tür muamma yaratır: Burada devreye o âna kadar asaletini bozmayan ozan Wong girecektir. Oldukça mitolojik bir aura’ya sahip olan Wong içindeki ejderin özgürleşmesi uğruna beynini satar. Kentlerin pisliğinden ve yağlı masaların işkencelerinden kurtulacağını düşünmektedir böylece. Batılı çiftin merakla gözlemlediği Wong’un bu çıkışı onları önce şaşırtır ama sonradan yüklü bir paraya anlaşma sağlanır. Çinli bilgenin maymunlaşma süreci herkesi tatmin etmiştir; başta ağıt yakan ve Wong’a aşk besleyen Matmazel Lülü bile giderek bu işten keyif almaya başlar.
Wong’un beyninden tadan herkes Şark’a özgü otantik lezzetin pençesine düşmüştür artık. Bir yanda oryantalist sayılabilecek Jonathan çifti varsa, diğer yanda kendilerini sergilemekten, kendilerinde var olan sufli ve yerel değerleri pazarlamaktan geri durmayan edilgen Hongkong çevresi vardır. Batı’ya karşı ayna işlevini hakkıyla yerine getirir bu çevrenin unsurları. Garsondan, Çoo’ya, son aşamada Matmazel Lülü’ye ve kurbanlaştırılsa da Wong’a kadar Şark Batı’nın bilinç dışı olmayı sürdürür.
 Jale Parla Efendilik, Kölelik ve Şarkiyatçılık isimli kitabında “ötekileştirme kuvvetli olanın kendini ‘egemen özne’ olarak yapılandırmasını, sonra da onu ‘nesne’ durumuna indirgeyerek yönetmesini, kullanmasını, sömürmesini ve sürekli olarak onun ‘ötekiliğini’ tarif edecek bir dil oluşturmasını gerektiriyordu.” der. Canlı Maymun Lokantası’nda anlatımı yapılan dünya tam da böylesi bir ötekileştirmenin işaretleriyle yüklüdür. Jonathan çifti için Hongkong bir kafiyeden, egzotik bir manzaradan, otantik lezzetlerden, uşaklardan ibaret bir mekândır. İçinde bir süre kalınacak, sonra da buruşturulup kenara atılacak bir yerdir. Bir yaşam alanı değil, eğlence, temizlenme, kendini yeniden düzenleme alanıdır Şark. Trajik olanın maddi bir karşılığının olduğu, acının, ruhunu arındırmanın, bilgeliğe ulaşmanın turistik bir konuya malzeme yapıldığı bir dünyada geçer Güngör Dilmen’in oyunu.

İnsan beyninin bile metalaştığı mutlak bir körleşme durumunu imler Canlı Maymun Lokantası. Bilgelik, ozanlık, avcılık, mistiklik hepsi tek bir şeye hizmet eder: Maddiyata. Bu maddiyatın cisimleştiği yer ise Batı’dır. Batı ise özellikle Mrs. Jonathan’ın hükümran ve nobran kimliğinde. Wong’u Çin uygarlığının beşiği olan Sarı Irmak’ta bekleyeceğini söyleyen Matmazel Lülü de bu buyurgan kimliğe tav olur, tıpkı Çoo ve garson gibi. Paranın, hesaplanabilir ve ölçülebilir olanın satın alamayacağı için hiçbir şey kalmamıştır bu dünyada. Tekrar Edward Said’e dönelim. Kimi simaların içinden çıktıkları geniş bütünü temsil ettiğinden söz ediyordu Said. Bu temsil aynı zamanda bireysel izleğin toplumsal izlekle bütünleştiği eşiği işaret eder. O halde, Wong’un taammüden kurbanlaşma merasimi bir başka düzlemde bir sahne olarak Şark’ın merasimi olarak da okunmalıdır. Jonathan çiftinin doyumsuz arzusu gözünü Şark’ın ‘gizemli ve bilmecemsi’ deneyimine dikmiş Batı’nın arzusu olarak kabul edilmelidir. Bütün bu ilişkide sağdan soldan fışkıran kafası karışık kişiler de zorunlu olarak sahnede görünmekten başka çaresi kalmayan kişiler olarak tarif edilmelidir. Canlı Maymun Lokantası Şark’a eklenmiş bir Avrupa sahnesi gibi görünüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder