16 Ocak 2017 Pazartesi

Kanla Kirlenmiş Evrak Üzerine




“Kanla Kirlenmiş Evrak” Üzerine 

İsmet Özel şiiri modern öznenin belirişi bakımından bereketli işaretlere sahiptir. Yapıp etmelerinin hesabını yapan, kendi üzerine kapanan ama açılan da, gemi azıya alırken durmasını da bilen, sorgulayan ve soruşturan bir modernist bakıştır onun şiirlerindeki yaygın eğilim. Bununla birlikte, onu muadillerinden ayıran en önemli özelliği bu bakışı toplumsal bir alana taşıyabilmedeki isteğidir. İkinci Yeni şiirinin genel karakteristiği olan bu tavrın Özel’de daha toplumsal bir bağlama taşınarak kültürel tasarımlara yol açtığı iddia edilebilir. Şu cümleler ona ait: “Şairin yaptığı bir yandan kendi macerasının bütün sınırlarına yüklenip oradan bütün insanların öz macerasını tahrik edecek güçte işaretler çekip çıkarmak, bir yandan da kavrama gücünün sınırlarından insanlara bazı işaretler getirmektir.”[1] Türk şiirinin ilerlemeler ve tökezlemeler üzerine kurulan seyri içinde Özel, bireysel ve toplumsal idealleri şiirsel ben’inde toplayabilmiş nadir şairlerdendir; bu özelliğiyle modernist söylemle halkçı söylemi bir ara noktada bütünleştirerek kavşak işlevi görmüştür.
Özel’in kişisel kaygılarını toplumunkiyle örtüştürdüğü şiirlerden biri de “Kanla Kirlenmiş Evrak” isimli şiirdir: Şu dizeler ilk bölümden: “karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında / aşklarım, inançlarım işgal altındadır / tabutumun üstünde zar atıyorlar / cebimdeki adreslerden umut kalmamıştır / toprağa sokulduğum zaman çapa vuran adamlar / denize yaklaşınca kumlar ve çakıl taşları / geçmiş günlerimi aşağılamaktadır.” Bireyi bağlı bulunduğu sosyal yapılarla ilişkisinde zayıf düşüren bir durumdan söz edilmektedir burada. Ne aşkları, ne de inançları yeterli olmaktadır hayatında. Şairin çevresindekiler bu ilişkiyi daha da zayıflatırlar; kime yaklaşılırsa yaklaşılsın anlatıcının sıkışmışlığı ve yetersizliği büyüyecektir. Şair karanlık sözler yazarken aktif bir konumdadır; ancak hayatı üzerine zar atılan bir kişi konumuna düşmesi zor olmaz. Bu edilgenlik günleri çapa vuran adamlarca aşağılanmaktadır. Şairin geçmiş günleri soluk bir fotoğrafı andırır. Bu bölüm bir tür tanı koyma işlevi görmüş gibidir; şair silkelenip geriye baktığında bir enkaz görüyordur sanki. Bir durum tespitine gidilmesi, hasarın onarımı için de yaşanan sıkıntının tanımlanması gerekmiştir.
Giderek bireysel yaşantının başka dışsal faktörler eliyle zedelenmesi sürecine girer şiir. Şu dizeler ikinci bölümden: “karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında. / ve rüzgâr buruşturuyor polis raporlarını / kadınlar fazlasıyla günaha giriyorlar / bazı solgun gömleklerin çözük düğmelerinden / çelik tırpan gibi silkiniyor çocuklar / denizin satırları arasında. / gece arsızca kükrüyor paslı beyninde şehrin / küfre yaklaştıkça inancım artıyor.” İlk bölümün vurucu cümlesiyle açılan bu bölümde şairin yaşantısını kaosa sürükleyen diğer unsurlardan bahsedilmeye başlanır. Polis raporları şairin adli ya da politik bir suça karıştığı izlenimini edindirir. Günaha giren kadınlar bir önceki dizedeki suç izleğini cinsel bağlamda sürdürmekle kalmıyor; şairin hayatını kötüleştiren, onu içinde yaşadığı şehirde huzursuz yapan bir dış faktör olarak da etkin bir rol oynuyor. Bununla birlikte, suç izleğinin hemen peşinden silkelenen çocuklardan söz edilmesi çarpıcıdır; bu çarpıcılık şiirin başka bir yola gireceğinin ve şairin başından beri giriştiği hesaplaşmadan kârlı çıkacağının işaretlerini de verir. Çelik tırpan gibi silkelenen çocuklar ilk bölümdeki çapa vuran adamların minyatürüdür. Şiirde negatif unsurların karşısında bir direnç noktası şeklinde kurgulanmıştır bu iki grup. Şiirde verildikleri şekliyle Marksist ideolojiye ait imgeler gibi görünürler. Silkelenen çocukların denizin satırları arasından çıkıp gelmeleri de ilk bölümde kısmen kapalı bırakılmış kum ve çakıl taşlarının da çocuklarla ilintili olabileceğini gösterir. Çirkinlikle lekelenmiş paslı şehirde şairin girdiği yol çileli bir yoldur; ancak bu yolculuk onun imanını güçlendirme işlevi de görür. Kötü emsaller iyinin iyiliğinin bilenmesine yaramıştır.
Son bölüm artık yeniden diriliş motifiyle karşımıza gelir. Şu dizeler oradan: “karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında / öyle yoruldum ki dünyayı tanımaktan / saçlarım çok yoruldu gençlik uykularımda / acılar çekebilecek yaşa geldiğim zaman / acıyla uğraşacak yerlerimi yok ettim. / ve şimdi birçok sayfasını atlayarak bitirdiğim kitabın / başından başlayabilirim.” İlk cümlenin vuruculuğu burada da işe koşulur. Şairin gençliğinde deneyimledikleri hiçbir olumlu sonuç yaratmamış; tam tersine müthiş bir yorgunluğun kaynağı olmuştur ama bundan çıkışı da bulabilmiştir şair. Tam da bu deneyimlerin acısını bir köşede çekerek unutuluşa sürüklenecekken dirilir adeta. Cemal Süreya “İmgenin Kökleri” isimli yazısında şöyle der: Şairin şiirinde geliştirdiği özün, okurda bir ruh hali yaratabilmesi için, bu özün duyulabilir nitelikte olması şarttır. (…) Eliot buna nesnel karşılık diyor. Şair, tek insandaki dünyayı okura ulaştırmak için olay dizileriyle, öykülerle, konularla kendi açısının nesnel karşılığını yaratmak zorundadır.”[2] Özel’in kanlı evrağı kişisel hayatından derledikleriyle sıfırdan tekrar yazılıyor. Buradaki kilit nokta artık bireyselliğin kolektif bir yapıyla bütünleştiği bilgisidir. Şair baştan okumaya başladığı kitabı geçmişin karanlığını def edecek bir inanç bulmak için eline alır. Tekrar kendisini yapma aşamasına geçmiştir şimdi. Modernist bakış da burada devreye girecektir zaten. Öznenin bütün yılgınlık ve tükeniş boyutlarını aşıp yeniden varoluşunu keşfettiği zamanda. Zorluktan zorluk çıkardığı dönemdedir şair. Şiir maddi bir varoluş hattı örmekten çıkarak “ruhsal bir muharebe alanı”na kayar. Eski inançların, aşkların, cepteki adreslerin yırtılıp atıldığı, buruşturulduğu bir konuma gelir şair. Yorgunluğun ardından yokluk gelmiştir ama yokluğun da ötesine geçilebilmiştir. Şimdi ihmal edilen, üzeri örtülen, bastırılan sayfalara tekrar dönülecektir.  Ömrün sıfır noktasına değil belki ama eve ve şarkıya mutlaka dönülecektir. O ev Heidegger’ci anlamda şairin varlık alanı olarak kurgulanmıştır. Bu alanın imge deposu ise Özel’in Marksizmden Müslümanlığa geçişi sırasında edindiği tecrübelerden derlenecektir. Lirik ben, dünyasının parçalandığı bilgisinin ışığında öznelliğini toplumsalla harmanlayacak ve inşa sürecine girecektir yeniden.






[1] İsmet Özel, Şiir Okuma Kılavuzu, TİYO Yayıncılık, 2013, s. 47.
[2] Cemal Süreya, Toplu Yazılar I,YKY, 2000, s. 317-318.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder